ey can!..
biz nasıl istersek hayat bize onu sunar...


27 Haziran 2013 Perşembe

kurutulmuş gül yaprakları ve bir ceviz tanesine sone



sıyrılıp bedeninden tınısına karışmış sesinin gül yaprakları
çoğalır ıssızlığında mevsimlerin gün düşlerinde buluşup
kıpırtıları düşer gönlüme gün ağarırken öze tutunmalarının
erguvanları kalır biraz yeşil biraz da sarınır kahverengiye 


nazlı şafaklar sökülür kavuşmalarından mis kokularla
ağır alımlıdır zaman sınar algılarımızı sabrımızı sınar
güzün bitmez gazeli ah ne hüzündür ki o iner yüreğimize
toprağına binbir bereketle akar nuru sabah ezanlarının

Spil Dağı İle Hüzünlü Bir Söyleşi


- sana geldim en saf en çocuksu yanımla
bir bulut üstündeyim yüreğimden alıyor rüzgârlar beni
 cennetimsin / kendi sıratımdan geçip ulaşayım zirvene 
  teklifsizim / kimsesizim / sessizim -

I- güvercin kokuluydu kanatları birer birer gittiler
bir tedirgin ceylan gibi durur  hâlâ  yansısı
kara yazılardan korkarım yaz alacasında  bağışla beni 
sevdam  total bir  söylem olur bağrında / gönenir  güz ritmleri 

11 Haziran 2013 Salı

AKARSUYA BIRAKILAN MEKTUP


            incecikti
            gül dalıydı
            dokunsam kırılacaktı
            dokunmadım
                      kurudu
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
neden akşam oluyorum tren kalkınca
kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasıl da diken diken
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı
oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç 

Hasan Hüseyin Korkmazgil

GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ


Bu bir türkü:-
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
                         kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
                                      esmer alınlarında
                          bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
                     güneşe giden
                                        köprüden
                                               geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
                                        yırtarak
                                              gerindik!

2 Haziran 2013 Pazar

"Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.."

KEREM GİBİ

Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
        bağır
                bağır
                        bağırıyorum.
Koşun
         kurşun
                erit-
                    -meğe
                            çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
                                                Kerem
                                                     gibi
                                                          yana
                                                                yana...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...