ey can!..
biz nasıl istersek hayat bize onu sunar...


27 Aralık 2011 Salı

ÖZLEM

Şimdi tarlalarda güneş vardır,
Karlar donmuştur otların uçlarında,
Artık akşamları dinlenemem
Başım avuçlarında.

İçi korku dolu kış gecesi
Hiç yatağın yok mu sıcak!
Dağları dolduran kır çiçeği
Hangi rüzgârlar seni koklayacak!

Saçlarımı kesip rüzgâra atacağım!
Ta ki haber götürsün bir gün sana!
İçimde bir şeytan var, diyor ki:
Aklına ne gelirse yapsana.

Ben bu şiiri yazdım atlı talimde
Bulunduğum şehir Istanbul'du,
Ağır ağır kar yağıyordu,
Atımın yelesi bulut renginde.

Cahit Külebi

23 Aralık 2011 Cuma


"Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı
Adını yenile bu yıl, ama bak tomris uyar olsun gene
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma, oysa güneş pek batmadı senin evinde söyle
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç." 

Edip Cansever

22 Aralık 2011 Perşembe

Yaşama Dair


"Yaşamaya zaman ayırın, zira zaman bunun için yaratılmıştır…
Düşünmeye zaman ayırın, başarının bedeli budur…
Sevmeye zaman ayırın, güçlü olmanın kaynağı budur…
Etrafınıza bakmaya zaman ayırın, günler bencilliğinize yetmeyecek kadar kısadır…
Terbiyeli olmaya zaman ayırın, insan olabilmenin sembolü budur"…

Goethe

19 Aralık 2011 Pazartesi

Sevmeye başlayınca eskisinden bambaşka bir kişi olduğumuzu anlarız.

Pascal

11 Aralık 2011 Pazar

UÇURUM, SU, KIRLANGIÇ


Alnın bir uçurum
önce gözlerimin
sonra dudaklarımın düştüğü
ve her seferinde
saçlarına takılıp kaldığı bir uçurum

Serin bir su alnının kokusu
Bu çok sıcak şehirde
birdenbire önüne çıkan
yenileyen dirilten
serin bir su

Gözlerin
yükü ağır iki kırlangıç
Bana doğru kalbime doğru
uçan uçan iki kırlangıç
Kimi zaman değip geçen
kimi zaman çarpıp kalan
karanlık şeylerden aydınlıklar taşıyan
sevinçle kederi
aşkla çileyi
bugünle yarını yansıtan
iki kırlangıç 
Süreyya BERFE

27 Kasım 2011 Pazar

ey mor dağlardan gülümseyip şahlanmış yüreğimi şiirlerle özeyen...

adı konulmamış bir izdüşüm
kelimelerle hükmeden bir kalp
bal renkli bir dünya

24 Kasım 2011 Perşembe

BENİM CANIM ÖĞRETMENİM...

 CANIM ÖĞRETMENİM
Sevgi dolu yüreğiyle,
Sanki annem gibi...
Şefkat dolu sözleriyle
Sanki babam gibi...

Bize bilgi öğretirsin
Sen bizim meleğimizsin
Yüreğimizde hep sen
Birincisin...

Şefkat dolu sözler onda
Sevgi dolu yürek onda
Bizi kucaklayan kollar onda
Benim CANIM ÖĞRETMENİM...
Bermina Kılıç
 Bilim ve Sanat Merkezi

19 Kasım 2011 Cumartesi

SENİ DÜŞÜNÜRÜM

Seni düşünürüm
Anamın kokusu gelir burnuma
Dünya güzeli anamın

Binmişsin atlıkarıncasına içimdeki bayramın
Fırdönersin eteklerinle saçların uçuşur
Bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü

Sebebi ne
Seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
Sen böyle uzakken senin sesini duyup
Yerimden fırlamamın sebebi ne?


Diz çöküp bakarım ellerine
Ellerine dokunmak isterim
Dokunamam
Arkasından camın
Ben bir şaşkın seyircisiyim gülüm
Alaca karanlığımda oynadığım dramın

NAZIM HİKMET

17 Kasım 2011 Perşembe

YAĞMUR ÖNCESİ


 sulara daldı / kürekler sessizce
bu ıslığın artık nöbet değişimi
koştuğunu hepten unuturlar
_____ saldırıya kalkarlarken


gerçek bir mahzende
_____ oval pencereler
yakışıklı / esmer bir çocuktu
ve dışarıdan sızan solgun ışıkta
_____ saat beşi çalıyor
_____ alev alev yanıyordu


labirentin bir yerlerinde gizlenmiş;
küçük / kara baca,
________ tüterek,
____________ duman püskürerek
meydan okuyor gibiydi
*
sabahleyin yağmur yağıyordu.......................
*Ref RANNE 
çEviri: sevdakâr çelik /26.o3.2oo8

 ***

14 Kasım 2011 Pazartesi

gizli saklı

uykularımı bölüyor şimdi
kulağımda ezgili sesin
ellerin benim ellerimde
geceye fısıldıyor ılık nefesin
içime sığdıramadığım düşlerim
akan ırmak gibi coşku seli
ilkyaz akşamlarında
ilk busenin tadı gibi

bahçesini özleyen kız

12 Kasım 2011 Cumartesi

Yaşanmamış hatıralar



Yaşanmamış hatıralar bilirim
Büyülü sonbahar akşamlarında
Bulutlar üstünde su kenarında
Yalnız hayal edilen hatıralar
İşte; en ürpertici nağmelerle
Bizim şarkımızı söyliyen rüzgar
Sen dudağında gülümsemelerle
Ben gözyaşlarımla, bu alemdeyim
Fakat yine bizbize, başbaşayız
Duymasan düşünmesen de; unutma
Bir daha bu anı yaşıyamayız.
 
-II-
 
Görülmemiş manzaralar bilirim
Karda, kışta, belki de ilkbaharda
Hür denizlerde, kuytu ormanlarda
Sadece hissedilen manzaralar
Bak. Dinle, neler anlatıyor yağmur
Üşüyorum üşüyorum beni sar
Karanlık başladı, gitme ne olur
inan değişen manzaralar değil
Kilometreler ayıramadı bizi
Fakat bir gün gelir de birleştirir
Beyaz bir güvercin kanadı bizi
 
-III-

Söylenilmemiş mısralar bilirim
Hüzün dolu yağmurlu gecelerde
Alev çalgılarının sustuğu yerde
Yalnız, yalnız düşünülen mısralar
Bilinmeyen şeyler huzur içinde
Bilmenin bilinmez bir korkusu var
Bak bütün rüyalarım nur içinde
Çünkü, bugün havasını kokladığın
denizaşırı bir diyar bilirim
Ve o diyarda seninle beraber
Yaşanmamış hatıralar bilirim.

Ümit Yaşar Oğuzcan

28 Ekim 2011 Cuma

          Yazıyorum çünkü içimde susturamadığım bir ses var...
 
Sylvia Plath

26 Ekim 2011 Çarşamba

Akşam üstü rüyası


Akşam üstü rüyası
Şimdi gemiler geçer uzaklardan
Gönlüm güvertede sereserpedir.
Işıklı geceler,saz sesleri, peynir ekmek
Ne biletim ne param ne dostum var
Pır pır eder yüreğim bakındıkça...
-Uyan Turgut um, garibim, uyan
Bura Terme'dir.

Terme köprüsünden kamyonlar geçer,
Irgatlar üç orada beş burada konuşurlar
Bir gece başlar, yarı siyah, yarı kırmızı
Cigaramı yakar evime dönerim...
-Gidin gemiler, gidin
Vardığınız yerlere selam edin
Gün olur bütün kaygılardan uzak
Ben de gelirim...

Turgut Uyar


BİR GÜN SABAH SABAH

Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, sisler daha kalkmamıştır Haliç ten.
Vapur düdükleri ötmektedir.
Etraf alacakaranlık,
Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...

Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
Gece demir köprülerden geçmiştir tren.
Dağ başında beş-on haneli köyler,
Telgraf direkleri yollar boyunca
Koşuşup durmuş bizle beraber.

Şarkılar söylemişim pencereden.
Uyanıp uyanıp yine dalmışım.
Biletim üçüncü mevki,
Fakirlik hali.
Lüle taşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
Sana Sapancadan bir sepet elma almışım.

Ver elini haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafifden soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu.
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...

Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıkdır, mahmursundur.
Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç ten.
Fabrika düdükleri ötmektedir.

Turgut Uyar

23 Ekim 2011 Pazar

serencam


bir hüzünlü andır çocuk adımlarından yankılanıp akan ıslak kente
sitemidir / camlarda kalan o ümitli bekleyişin
bakışlarıdır / ağacın yeşilini toplayan  amazon ormanlar arasından

 dostane bir yaslanıştır dinginlik veren hırçın bir ummana 
  sancıtır içimizdeki billur ırmakları efsunlaşır şiir ve gölgeler  
ve  toprak…koklanabilir –can- duruyorsa bir kentin karmaşasında

umut  gövertir bir dokunuş beynimizin yangınları çoğalıp duruldukça
  bir yara ki ah!.. sızlar gizliden gecenin koynunda biraz naz biraz  isyan
umarsız bir serzeniştir  -bilinir- gülün bülbüle duyduğu aşk

çok oldu dinlemeyeli yanık bir kavalın nağmelerini faniliğimizden
olsa da dağıtır bir alacaklı rüzgâr dumanlı vadilerden geçirerek yelelerini
 bir ağıt başlar ertelenmiş sabahlardan  / insana bir insan ağlar ancak

ferda balkaya çetin
ekim / 2011

19 Ekim 2011 Çarşamba

bir şarkılık vals

 ruhumu okşayan bir keman sesi
dinle kalbimin titreyişini
karışır rüzgâra hazin bir vals
şarkılar iletir özleyişini

bahçesini özleyen kız

şiir...


 
taptaze bir bahar gibi…
onu var kılan, şairin yaratıcı ruhundan doğan güçlü imgeler.
müzikteki ezgiselliğin sözcüklere yansıması,
 Neruda’nın dediği gibi bir şarkı olmasındandır belki de şiirin…
içinde yolumuzu kaybedip sonra kendimizi bulduğumuz bir yer.
yaşamın içindeki an / lardan yüreğimize akan coşkun bir ırmak…,
bahçesini özleyen kız

18 Ekim 2011 Salı

ÜSTÜ KALSIN


Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...

Üstü kalsın...

******************************************************************************
TREN 
Nereye bu gece vakti?
Güzel tren, garip tren?
Düdüğün pek acı geldi,
Hatıra neler getiren.
Çokmudur mendil sallamam;
Her yolcu az çok aşinam,
Haydi, yolun açık olsun;
Geçtiğin köprüler sağlam,
Tüneller aydınlık olsun. 
 Cahit Sıtkı Tarancı

14 Ekim 2011 Cuma

mor düşünceler...

hep merak ederim güneş
nasıl iner ufuklardan göğün mavisine tutunarak 
ve hangi zamanına düşer dönencenin pür-melal
gün bitecektir
nesneler uçuşacak
toprağın  kadifesinde buluşacaktır
nazlı bir ırmak ve kum taneleri

bahçesini özleyen kız




12 Ekim 2011 Çarşamba

Rahatı Kaçan Ağaç

Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.

Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsim, rüzgârı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.

Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.

Melih Cevdet Anday

4 Ekim 2011 Salı

kurutulmuş gül yaprakları ve bir ceviz tanesine sone


sıyrılıp bedeninden tınısına karışmış sesinin / gül yaprakları
  çoğalır ıssızlığında mevsimlerin / gün düşlerinde buluşup
    kıpırtıları düşer gönlüme gün ağarırken öze tutunmalarının
erguvanları kalır / biraz yeşil biraz da sarınır kahverengiye   

 nazlı şafaklar sökülür  kavuşmalarından mis kokularla
ağır alımlıdır zaman  sınar algılarımızı  sabrımızı sınar
güzün bitmez gazeli  ah ne hüzündür ki o  / iner yüreğimize
 toprağına binbir bereketle  akar  nuru sabah ezanlarının

 kimbilir kaç gözyaşı damlamıştır  iç yangınlarında yaprağına
 ama narin ama eşsiz ama  kırgın ama  bahtiyar
çılgınca renk açardı göğün damarlarından tutunup sevgiliye

söyle ey can kaç ceviz buluşmuştur ki gül yapraklarıyla
nice yağmurlardan ayazlardan kurtarıp tenlerini 
 düşüp önüne güneşin / hesabını sormadan uzak iklimlerde yaşamanın

ferda balkaya çetin
ekim / 2011

Ceviz Ağacı

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Kız Kardeşimin Türküsü


 
Göklere inanırdım eskiden,
ama sen, denizlerin
derinliğini gösterdin bana,
ölü kentleri,
unutulmuş ormanları,
boğulmuş gürültüleriyle.
Gök şimdi yaralı bir martı,
süzüldü denize.
Sana kargaşalığın üzerindeki
köprüyü kurmaya çalışan bu el
kırıldı.
Bak bana:
ne kadar çıplak ve suçsuz
duruyorum önünde.
Üşüyorum, bacım.
Kim getirecek bize
ellerimizi ısıtacak güneşi?
Susuyorum. Dinliyorum.
Kimseler geçmiyor
gecemizin karanlık sokağından.
Yıldızlar kazaya uğramış
karanlık surların
ucunda sendelerken
koparıp alınan bir kartalın
paslanmış gözlerinde.
Bağlı ellerin
kapıyor çıkış yolunu.
Yalnız senin sesin
adımlıyor gecenin dehlizini
çarparak taşlara
uzun kılıcını.
Vakit geç.
Ölüm geri çeviriyor beni.
Hayat istemiyor.
Ben şimdi nereye gidebilirim ki?


 Yannis Ritsos


 

2 Ekim 2011 Pazar

28 Eylül 2011 Çarşamba

Canım, Sevdiğim, Yüreğim



Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan...
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü,
Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır...
Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.
Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.
Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.
Damla damla birikiyor insan.
Damla damla sevgili...
Bir gün akıp gideceğiz hayata...
Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.
Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur...
Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.

Yılmaz Güney

27 Ağustos 2011 Cumartesi


"Yavaş git, ruhum yetişemiyor sana dedim, içimden kopan yolcuya
Dursaydı ağaçların gözyaşlarını dinletecektim
Ruhun sendeyse hâlâ bir ağaca emanet et onu
Dünyaya yalnızca hayvanların ve ağaçların itirazı var
.......
Zeytini dinledim beklemeyi öğrendim, akasyadan gitmeyi,
Vuslatı ceviz ağacından, limonun dediği ayrılığı ve aşkı nardan
Ağaçlar komşumuzun evidir, ruhumuz gülümsüyor avlusundan"
Haydar Ergülen



********************************


"Çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan. Bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. Kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam.. Sonra da sen anlatırsın. Sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... Hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. Ben sıkılmam. Ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. Seni hayal ederken keşfettim sıkılamamanın azametini. Bir insan bir insanı sıkamaz. Bir insan canı isterse sıkılır. Hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. Hacimler açarsın bana, çağlayarak gelirim. Endişelenmen gereksiz.." 
küçük iskender

15 Ağustos 2011 Pazartesi

 

Kimbilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi
Kaç kişi güzelliğini sevdi
Belki gerçek aşkla; belki değil

Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.


William Butler Yeats

12 Ağustos 2011 Cuma

farkında olmalı insan / can yücel




Can Yücel - Tersten Yaşamak

  Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir..
Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak daha güzel,
Hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mi ?
Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta
sandık içersinde, Herkes karsınızda
saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor
ve tüm haklar helal edilmiş
vaziyette.tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı,
Olgun ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda, büyük bir
İtibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi
Hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size
maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev....
Altmışlı yaslara kadar hersek garanti, huzur
içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. Bir gün
çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün
size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın
kol saati veriyor patronunuz.. Ve genel müdürlük
veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir
insan olarak ise başlıyorsunuz. Herkes karsınızda
el pençe divan...vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler
de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor,
fevkalade.....aman ne güzel günler başlıyor...
Derken bir gün patron size artık üniversiteye
gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babanız ortaya
çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artık eve dön, isi
bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun..." keyfe
bakar misiniz ?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden,
su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler,
kızların sayısı artıyor. Derken Anne ve babanız sizi
götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok
artık....
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur,
keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" Diyorlar..
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı
bile Temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor
ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken anneniz bir gün size süt verme
kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde
hazır. Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama
giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya
dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir
ortamda yasıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir
hücre halini alıyorsunuz.
Ve günün birinde müthiş bir
Olayla hayatiniz bitiyor...

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Bang Bang My Baby Shot Me Down - Nancy Sinatra


I was five and he was six
Ben beş yaşındaydım o da altı

 
We rode on horses made of sticks
Sopadan yapılmış atlarımız vardı

 
He wore black and I wore white
O siyah giyerdi ben de beyaz

He would always win the fight

Oyunu hep o kazanırdı

Bang bang ...
...

9 Ağustos 2011 Salı

hiçbir pul hiçbir zarfa yakışmıyor



Hiçbir pul hiçbir zarfa yakışmıyor
Hiçbir zarf üçbeş satıra
Ne zaman yanyanayız işte o zaman
Doyamıyoruz tenlerimizin bitmez tükenmez sorgusuna.

Bırakmak bırakılmak demeyelim
Durmadan yer değiştiriyor anlamlar da
Ben ki bir boşluk kadar büyümüşüm bu yüzden
Sanki kış aylarında bir uçurumda.

Anlarım sedir ağacının dilinden
Ve usta bir aslan terbiyecisinin ruhundan da
Hiç anlamaz olur muyum öpüşünü de kalbimi
O öpen sensen bir de dalgaları çekiştiren bir kız çocuğuyla.

Hepsini biliyorum, hepsi aklımda
Hepsi de hiç kımıldamayan bir duman gibi havada.

Edip Cansever

7 Ağustos 2011 Pazar

AĞAÇLA SARMAŞIK

Ağaçla Sarmaşık

Burada, bu eski Darüşşifa''da
Birbirine âşık iki genç varmış.
Kızın bulunduğu yer loş bir oda,
Oğlanın kaldığı yer daha darmış.

Her sabah avluda buluşurlarmış,
Doluncaya kadar bir kum saati,
Kızın etrafını periler sarmış,
Oğlanın altında bir sihir atı.

Nihayet bir zaman gelmiş, sıhhati
Düzelmiş bu iki sevdalı gencin
Bir anda kaybolmuş hayatın tadı,
Meğer saadetmiş bu onlar için.

Son defa yan yana gelmiş ikisi,
And içmiş bir daha ayrılmamaya;
Kandırıp bu iki âşık herkesi,
Yeniden girmişler Darüşşifa''ya

En sonda acımış onlara Hızır,
Yaptığı bir iksir varmış kendinin,
Uyuduğu zaman Başhekim, Nazır
İlacına katmış her ikisinin.

İçince iksirden bu iki âşık,
Dünyası değişmiş her iki canın,
Kız bir ağaç olmuş, oğlan sarmaşık,
Issız bahçesinde Darüşşifa''nın.

Ahmet Kutsi Tecer

Edirne /1957
 Çift yataklı odalar

Çift yataklı odalarda tek yatardım eskiden
Tek döşekli odamda uyutmuyor kalabalık

Zeki Müren

19 Temmuz 2011 Salı

14 Temmuz 2011 Perşembe

sevgiye dair...


bir çocuğun bakışlarındaki sevginin içtenliğini
yüreğinizde hissetmek isterseniz 
önce
o çocuğun  ruhuna dokunmalısınız
  ve aynı içtenlikle ellerine...

bahçesini özleyen kız

13 Temmuz 2011 Çarşamba

geceydi

geceydi
savruluyordu şehrin yıldızları
nehr'olup akan zaman üzerine

ruhum dökülüyordu tebessümlerden

geceydi
bir bahar ışıltısı gibiydi gözlerin
denk düşüyor düşlerimin rengine

uçuşuyordu saçlarım kendiliğinden

geceydi
bir orman derinliğindeyken kelimeler
yemyeşil akıyor şiir ayın aksine

 ellerim büyüyordu bedeninden

geceydi
usulca karışıyordu toprağa ılık bir ten
ve yağmur yağıyor kar çiçeklerine


gün ışığı sızıyordu penceremden

13 temmuz 2011
ferda balkaya çetin




10 Temmuz 2011 Pazar

İçin yanarken üşümek,
Yüreğin kan ağlarken gülmek,
Özleyip de sevdiğini görememek..
İşte aşk bu olsa gerek!
Can Yücel

Seveceksen, yalnız kaldığında aklına geleni değil, hiç aklından çıkmayanı seveceksin.
Can Yücel

4 Temmuz 2011 Pazartesi

27 Haziran 2011 Pazartesi

Gelmiş Bulundum

 Ben mişim—neymiş?—su sesiymiş
Oymuş—cam kırıkları gibi gövdemi yakan—
Yanağında sardunya kokusuyla yazdan
Kimmiş o gelen ya giden kimmiş
Bir yabancı mı, yoksa bir ermiş
Değilmiş, bir çağrı bile yokmuş uzaktan.

Güneş mi batarmış bir özel isim bitirir gibi
Yanmış bir ağacın yaprakları mıymış kımıldayan
Ne kalmış bir önceden ya da bir sonradan
Kim koparmış dalından bu yabani incirleri
Ya kimmiş kıyıya çeken hayalet gemileri
Ne yazılmış nereye bu garip kargaşadan.

Yıldızlar, büyülü ülke, adımı unutturan
Bir kaya, bir ot, bir akarsu
Hangi yaz şarkıcılarının ürpertili korosu
Ki bütün ölüleri sığa çıkaran
Ve kenti bir ölüm derinliğine salan
Yani bir gül solarken bir gülün açma korkusu.

Şiirler yazdım, kitaplar okudum
Elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum
Derinlerde kaldım böyle bir zaman
Kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan
Ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
Söylesin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum.

Haydar Ergülen

***
"Ben eğilmem gündüz ama,

Geceleri kanatırım kendimi."
Metin Altıok

26 Haziran 2011 Pazar

"Güçtür!" dese de ŞAİR, "Mutluluk resmi yapmak..."

bilsemli gülen yüz



***

"Güçtür!" dese de ŞAİR, "Mutluluk resmi yapmak..."
 Mutluluğun resmini çocuklar yapar ancak!

Sevdakâr ÇELİK


13 Haziran 2011 Pazartesi

en içten ve en masum...

''Hafıza tuhaf bir sanatçıdır, hayatın renklerini yeni baştan çizer, yalnızca en güzel çizgileri, heyecan verici eğrileri korumak için vasat olanı siler.''

Marc Levy

karmaşık şiirler-3

 bir derin düşünceyle gömüldü güneş
mor halkalar içinde durgun denize
renkler yorgun kent yorgun
bir işaret bekliyor göğün aktığı yere...


bense / kendi yüzümün frezya masumluğunda
ışıyan gözlerimi seyrediyorum / yağmur bereketinde
kımıltısız bedenimle...

bahçesini özleyen kız

19 Mayıs 2011 Perşembe

ellerin!..

DÜŞLEMİN BASAMAKLARI


Yarın günlerden ağustos böceği
Sen hep önden git
Gözlerindeki bilinmezlikler gibi.

Sen süreksizliğin imgesi
Sen arkada kal
Cam, kaya, put, masal öncesi.

Yarın günlerden taşkınlığımızın yüreği
Sen benimle ol
Boşluğun kuşlarla hafiflemesi.

Serçe balkonunun sevinci
Sen hep önden git
Tanıdık bakış dudağının ucundaki.

Yarın günlerden yorgunluk çiftliği
Sen arkada kal
Kaderimin lodos böceği.

Yüreğimin daha az karanlık güneşi
Sen benimle ol
Uçurdum gözlerindeki çiçeği.

Bu dünyada ilerleyen kişiler kolları sıvayıp istedikleri ortamı arayan, bulamayınca da yaratan kişilerdir.

Bernard Shaw

ATATÜRK'TEN SON MEKTUP

Siz beni hâlâ anlayamadınız,
Ve anlayamayacaksınız çağlarca da,
Hep tutturmuş "yıl 1919, Mayısın 19'u" diyorsunuz,
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz.

Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler,
Siz bana neler yaptınız ondan haber verin,
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin,

Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Bana muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan;
Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı,
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı,

Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil

Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Hâlâ oturmuş 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz,
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın,
Uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların.

Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil

Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız,
Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil,
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar,
Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.

Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü
Görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz hiç ilerlememiş;
Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek dururken,
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen,

Mustafa Kemal'i anlamak işitmek değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla,
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla,
Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister,
Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter,

Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Halim Yağcıoğlu

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...